Mehtap Yılmaz
FETÖ operasyonu diyenler…
Yunan operasyonu diyenler…
Libya meselesinde ABD’ye kelle verildi diyenler…
Siyasetteki bir hesaplaşmanın sonucudur diyenler…
Cihat Yaycı, Hulusi Akar gerginliği diyenler…
Hulusi Akar’ın, komutanların millet nezdinde popülarite kazanmasından duyduğu rahatsızlık diyenler…
Hulusi Akar’ın tek adam kaprisi diyenler…
Torpido teli meselesi diyenler…
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de başlatacağı büyük harekatın başına getirilmek üzere özel olarak görevlendirilecek, yani bu görev değişikliği Yaycı açısından -neredeyse terfi kadar- iyi bir şey diyenler…
15 Temmuz’dan sonra Sümüklülerin ifadesiyle; “Erdoğan Ergenekoncuların, Ulusalcıların etkisi altına girdi” diye üfürenler…
Ateşleme sistemini çalışmaz hale getirecek, kalitesiz torpido teli ihalesi ile alakalı bir mesele diyenler…
Abdullah Gül’ün nüfuzunu kullanarak, TSK’yı sinsice dizayn etme çalışması diyenler…
Kim ne derse desin bana göre toplumun TSK’nın iç meselesiyle bu kadar ilgili olması asla yadırganmamalı! Bilakis… Toplumdaki bu dönüşüm, belki bir açından can sıkıcı olsa da aslında olumlanması gereken bir gelişme!
Çünkü bu şu anlama geliyor…
Milletin gözü her daim devlet mekanizmalarının üzerinde… Bu da daha az hata yapılacak demek… Zira millet, sahip oldukları konusunda bizzat denetimde!
Düşünün bir… TSK’ya ait bir mesele, toplumun çeşitli kesimleri tarafından ilk kez bu kadar sahiplenildi! Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait bir mesele, birdenbire kamuoyunun ana gündem maddesi haline geldi.
Oysa hatırlarsanız bu millet geçmişte bir Genelkurmay Başkanı’nın istifasını da görmüştü… Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, (2011 Yılında, YAŞ toplantısından iki gün önce) istifa etmişti. Ancak bir Genelkurmay Başkanı’nın istifası dahi bu toplumda Tümamiral Cihat Yaycı’nın istifası kadar ses getirmemiş, millet tarafından bu kadar sahiplenilmemişti.
Tümamiral Cihat Yaycı’nın istifası öncesinde, istifa etme ihtimali bile toplumun çeşitli kesimlerinde aynı şiddette reaksiyon meydana getirdi.
İşte bu, 15 Temmuz FETÖ darbesinin, toplumu nasıl dönüştürdüğünün kanıtıdır! O alçak FETÖ darbe girişimi bu millete; liderine, ordu mensubuna, siyasetçisine sahip çıkmayı öğretti!
Yakın tarihte yaşadığımız İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifası olayı da bunu doğrular bir nitelikteydi.
*
İstifa meselesine dönelim…
Bu olayda FETÖ operasyonu var mıdır?
Bir tür “Zaman Gazetesi” haline gelmiş kimi gazetelerde, FETÖ maaşıyla yazan kimilerinin, “Yooook canım, ne alaka!” demelerine itibar etmiyorum.
Daha önce de yazdığım gibi Cihat Yaycı’nın terfi yollarının kapatılmasında yüzde yüz etkili olmasa da elbette FETÖ’cülerin sinsi lobicilik faaliyetlerinin de etkisi olduğunu düşünüyorum. Zira meşruiyetini kaybetseler de kripto FETÖ’cüler her yerde oldukları gibi TSK bünyesinde de yuvalanmışlardır.
İstifadan haftalar önce sosyal medyadaki FETÖ yazışmaları bunun kanıtıdır!
Hedefe koydukları Cihat Yaycı’nın istifa etme ihtimalinin dahi Sümüklülerde nasıl bir sevinç yarattığını görün…
*
Emin olduğum diğer bir şey ise Yunanistan, ABD, AB gibi Türkiye’nin Akdeniz’deki varlığından rahatsız olan tüm dış güçlerin bu istifadan en az FETÖ’cüler kadar memnun olduğudur.
Her halde “Mavi Vatan” fikri için bile olsa, dış güçlerin lobicileri de bu işin üzerine yürümüştür…
“Libya meselesinde ABD’ye kellesi verildi” diyenlere gelince… Rahmetli Hasan Abi’nin ifadesiyle, bunlar kesinlikle “Soros-Bush çocuğu” tayfasındandır! Zira bizim liderimiz Erdoğan, PKK’ya binlerce tır silah yardımı yapan ABD veya herhangi bir dış güç uğruna adam harcayacak bir lider değildir!
Bilakis devlet politikalarıyla Reis, ABD’nin ve AB ülkelerinin vs. silah ve mühimmat yağdırdığı PKK’nın da sahiplerinin de korkulu rüyası haline gelmiş bir liderdir.
Siyasetteki bir hesaplaşmanın sonucudur diyenler… Evet, 15 Temmuz darbe gecesinden itibaren Hulusi Paşa’ya sistematik bir taarruz olduğu doğrudur!
Gerek TSK içerisinden gerek siyasetten, medyadan muhalefet edenler vardı… Hatta darbe gecesi kamera kayıtları ortaya çıkmasa, hain ilan edecek kadar haddini aşanlar bile olmuştu. O gece arkasındaki tezeğe bakmadan, “Hulusi Akar görevden alınmalıdır” diyerek orduyu dizayn etmeye kalkanlar bile vardı!
*
Hulusi Akar’ın, bazı komutanların millet nezdinde popülarite kazanmasından duyduğu rahatsızlık diyenler…
Hulusi Akar’ın tek adam kaprisi diyenler…
İşte burada “o kadar da değil” derim. Tamam eleştiririz, sahip çıkarız, muhalefet ederiz ama meseleyi şirazesinden çıkarmanın da alemi yok!
Biri bu milletin Milli Savunma Bakanı, diğeri ise bu milletin FETÖ ile mücadelede zirve bir isim haline gelmiş bir Tümgeneral’i sonuçta…
“Cihat Yaycı, Hulusi Akar gerginliği” diyenlere gelince… Elbette mümkündür. Zaten Yaycı da istifasında Milli Savunma Bakanına bu kızgınlığını, kırgınlığını ima etmekten çekinmiyor.
Olası istifa gerekçeleri konusunda en dramatiği, “Cihat Yaycı, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de başlatacağı büyük harekatın başına getirilmek üzere, özel olarak görevlendirilecek yani bu görev değişikliği iyi bir şey” diyenlerin düşüncesi bana göre…
Torpido teli meselesine gelince…
Yaycı’nın istifa sebebi şayet ateşleme sistemini çalışmaz hale getirecek, kalitesiz torpido teli ihalesi ile alakalı bir mesele ise, burada Yaycı itirazında sonuna kadar haklı görülüyor. Çünkü TSK envanterine girecek her sakat malzeme, ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor.
Kimse kusura bakmasın! İşte karşımızda abide gibi Selçuk Bayraktar! Milli demek böyle bir şey demek millet nezdinde! Devletinin menfaati için en kaliteli hizmet üretmek demek! Ceplerinin şişirmek, ihale kovalamak değil…
Bizim telimizi neden almadılar biz yerli ve milli firmayız diyenler! Kardeşim yerli ve milli isen, orduya en kaliteli teli üretebilmen gerekir. Yeterliliğin yoksa torpido hedefine varamaz ve düşmana karşı başarısız oluruz. E nerede kaldı yerlilik ve millilik
Bir de ortalıkta 15 Temmuz’dan sonra -Sümüklülerin ifadesiyle-, “Erdoğan, Ergenekoncuların, Ulusalcıların etkisi altına girdi” diye üfürenler var… Bunları da yine Hasan Abi’nin “Soros-Bush çocukları” ifadesiyle tekmeleyip geçelim…
Abdullah Gül’ün nüfuzunu kullanarak, TSK’yı sinsice dizayn etme çalışması diyenler… Buna kesinlikle inanıyorum!
Zira Abdullah Gül, dünyanın görüp göreceği en dipten, -karda yürür/iz bırakmaz cinsinden- en sinsi, en kinci devlet adamı karakteridir. Bir türlü kopmak istemediği Cumhurbaşkanlığı makamı Abdullah Gül’ün içinde öyle bir ukdedir ki, yeniden o makama oturma ihtimali olmasa bile en azından Reis’e o makamda huzur vermemek için mücadele etmektedir! Devlet işlerine burnunu sokmaktan asla vazgeçmedi, asla vazgeçmeyecektir!
Allah Reis’imizi ve devletimizi onun şerrinden korusun!
***
“Tümamiral Cihat Yaycı’yı nasıl bilirsiniz?” deseler,
“TSK içerisindeki FETÖ’cülerle mücadelesiyle biliriz” derim…
“Ordu içerisindeki Sümüklü Feto mensuplarının kökünü kazımasıyla” biliriz. “FETÖMETRE’nin mucidi olarak” biliriz.
Hülasa edecek olursak o kahraman bir askerdir. Bir vatandaş olarak böyle bir birikimin memlekete daha uzun süre hizmet etmesini dilerdim.
Belki Reis başka bir görev verecektir. Sabredelim, görelim.
cyclobenzaprine 15mg tablet buy lioresal pill toradol 10mg oral