Fikri Sağlar’ın durduk yerde “başörtü” meselesini hortlatmasının sebebi neydi ki?
Gündem olmak tabii ki…
Biraz daha gündemde kalmak istemiş olmalı ki yaptığı çok çok özel açıklamalarla üzerine tüy dikmiş!
Meğer Fikri Sağlar, “Fransız tipi laiklik tarzını benimsemiş” miş!
Üstelik bildiğiniz gibi bu şahıs, Türkiye Cumhuriyeti’nde kültür bakanlığı yapmış!
Türkiye adına daha büyük bir talihsizlik olabilir mi?
Düşünsenize…
Dünya etiketlerden kurtulurken, içimizdeki Fransızlar, “ithal” etiketleri alınlarının ortasına yapıştırıp dolaşıyorlar.
Ne yapalım? Aferin mi diyelim şimdi?
Hakikaten bir insan kendi siyasi birikimini, “fikrini” neden böyle aşağılar anlayamıyorum… Kendini Fransız ekolü olarak tanımlayarak halkının nezdinde irtifa kaybeder…
Yeri gelmişken…
Fransa’da kendini farklı bir ülkenin ekolü olarak tanımlayan (aklı başında) tek bir siyasetçi, tek bir aydın, tek bir edebiyatçı, tek bir felsefeci, tek bir tarihçi göremezsiniz!
Bizde ise Fransa görmüşlerden sapır sapır aşağılık kompleksi dökülüyor!
E madem öyle bu ne yaman çelişki?
Hem madem Fransız ekolüsün adamlardaki özgüvenden, bağımsız fikirden, evrensel bakıştan da nasibini alsana!
*
Halkına Fransız Fikri Sağlar, bir de kendini özgürlükçü olarak tanımlıyor.
Halkının bir kısmını “başörtülü” olarak ötekileştiren, başörtülü yargı mensuplarına hayat hakkı tanımayan, bunu da başörtülü hâkimden gördüğü kötü muameleye bağlayan bir siyasetçi “özgürlükçü” kabul edilebilir mi?
Hiç sanmıyorum…
Kötü muamele demişken…
FETÖ’cü içlik koklayıcılarının en çok dava açtığı gazetecilerden biri olarak yine bana açtığı bir dava için duruşmaya katılmıştım!
O dönem sağlık sorunlarım olduğundan hâkim Ceyda Hanım’dan oturmak için izin istedim. Verdi…
Halihazırda cezaevinde olan darbeci FETÖ’cünün avukatı konuşmak için ayağa kalkar kalkmaz, hâkim FETÖ’cünün avukatına patladı!
“Burada suçlu otururken sen ne diye ayağa kalkıyorsun?”
Avukat hemen oturup sırıtarak arkasına yaslandı tabii…
Ben de oturduğum yerden, henüz davanın sonuçlanmadığını, dolayısıyla bana “suçlu” diye hitap edemeyeceğini söyledim!
“Ben istediğimi söylerim!” dedi.
Ben de Fetullah Gülen’in devletin en üst makamında olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından terörist ilan edildiğini, bu yüzden bir vatandaş olarak teröriste terörist dememin hakaret sayılamayacağını…
Tabii ki başı açık hâkim çocuk azarlar gibi bağıra çağıra beni azarladı ve sözümü kesti…
O sırada Reis’in adı geçince eli ayağı titriyor tabii…
Dersin yargılanan başbakan! FETÖ tarafı öyle gövde gösteriyor ki o gün, mahkeme salonu, koridor, tıklım tıklım avukat!
Ben sap tabii…
Avukat da yok…
Hakime dedim ki “Dava dosyasında da bulunduğu üzere üst düzey şahitlerim şahsın FETÖ’cü olduğunu doğruladı…”
Tabii ki hâkim haykırarak lafı ağzıma tıktı.
“Ne şahidi?”
Başı açık hâkim, dosyaya göz atmaya bile tenezzül etmemişti.
Ben de “İki üniversitede birden (yasa dışı bir şekilde) doktora yapan, öğretmen olan bu FETÖ üniversiteler imamı hakkında, mahkemeye başka şahitler de sunmak istediğimi söyledim.
Reddetti!
Yok reddetmedi… “Ben hakimim! Canım ister kabul ederiiim ister etmem” dedi!
Ne önceden ifade veren şahitlerimi…
Ne dava sırasında ifadesine baş vurulmasını istediğim şahitleri…
FETÖ’nün hâkimlere sohbet yapan ablası olduğunu söylediler duruşma sonrasında… Kocası da Ergenekon davası hakimlerindenmiş… Gaziantep’e sürülmüş… 15 Temmuz sonrası firariydi ikisi de…
Şimdi Fikri Sağlar’ın başörtülü hâkim tepkisinin gerisinde, başörtülü hâkimden gördüğü kötü muamele yatıyormuş ya… Benim FETÖ’cü yargı mensuplarından gördüğüm kötü muameleleri yazsam, buradan HSK’ya, YARGITAY’a yol olur.
Eeeee?
Söyle bakalım Fikri Sağlar!
FETÖ&PKK ile mücadele sürecinde yaşadığım münferit vakalar yüzünden “başı açık hâkim olmasını uygun bulmuyorum” mu demeliyim şimdi?
“Biz gözaltına aldık! Hadi Erdoğan gelsin kurtarsın seni” diyen emniyet mensupları yüzünden, emniyet teşkilatına mı tavır almalıyım?
minocin 50mg sale order minocin 100mg generic ropinirole 2mg pills
live blackjack free spins casino where can i buy albuterol