Mehtap Yılmaz
Ali Babacan’ı izleyince Ahmet Davutoğlu’na haksızlık ettiğimizi düşündüm. Zira Ahmet Davutoğlu’ndan tek farkı daha stratejik bir dil kullanması o kadar…
Yoksa kibir, aynı kibir…
Ahmet Davutoğlu’nda milleti irrite eden iki özellik var! Aslında bu özellikler aynı zamanda kendisine millet nezdinde puan kaybettirecek ciddi bir özgüven eksikliğini de betimliyor. Mesela muhatabına sürekli olarak kendi makam ve mevkiini hatırlatarak, kişisel değerinin altını çizme ihtiyacı hissediyor! “Karşınızda alelade biri değil, iki dönem başbakanlık yapmış biri var!” gibi… Hani sanki geçmişte başbakan olduğunu vurgulamasa, muhatabı kendisine asla saygı duymayacak, ezip geçecekmiş gibi bir psikoloji sergiliyor.
Milleti irrite eden ikinci alışkanlığı da şu… Akademisyen kimliğine o kadar tutunmuş ki, ağzını açsa “bilim adamıyım” demekten kendini alamıyor. Aslında şahsiyetle ve ilkelerle değer kazanmamış hiçbir akademisyen kimliğinin millet nezdinde bir değer ifade etmediği ortada iken hem de…
Sanki bilim adamı olmasa, kimseden saygı görmeyecekmiş gibi…
Bu yüzden sürekli olarak sıfatlarına sığınıyor, sıfatlarıyla kendini anlamlı hissediyor, sıfatlarının arkasına saklanarak kendini savunma gereği duyuyor. Güvenlikli alanı başbakanlığı ve bilim adamlığı… Onları çekip alsan, ardında tir tir titreyen, öz saygı karmaşası yaşayan bir çocuksuluk hali var.
Zaten kibir, özgüven eksikliğinden doğar!
Toplumda siyasi lider olarak görülemeyişinin en önemli sebepleri bunlar! Muhafazakâr oylara talip… Oysa inanan kesimin peygamberi Hz. Muhammet ümmiydi… Okuma yazma dahi bilmezdi. Bu örnekten yola çıkarak dahi, bu toplumda akademik kariyeriyle caka satarak siyasi bir lider olarak kabul göremeyeceği ortadadır! O halde lider olmak istiyorsa, öncelikle etiketlerine bu kadar vurgu yapmamalıydı!
*
Ali Babacan Davutoğlu’ndan farklı olarak daha stratejik bir dil kullanıyor olsa da kibir, aynı kibir…
Mesela AK Parti’de kendisine atfedilen değerin kerametini kendinden menkul zannediyor! Oysa Erdoğan’ın gölgesinde siyasete girmeseydi, mesela CHP’den siyasete girseydi belki milletvekili seçilme ihtimalinin dahi düşük olduğunu cümle alem biliyor.
Zira CHP’de bile üstenci, diplomatik dil kullanan siyasi kişilikler değil, daha çok halkla aynı dili konuşan veya an azından bunu deneyen siyasi kişilikler başarılı oluyor.
Ali Babacan istediği kadar başarılıyım desin… İstediği kadar AK Parti’deki makamın kendisine verilmediğini, o makama sonuna kadar layık olduğunu iddia etsin fark etmez! En basitinden örnek verecek olursak Ali Babacan, halkla tek bir kare fotoğraf verememiş bir siyasetçi!
Şimdi Ali Babacan’ın bu siyasetçi profiliyle, halkın bağrına bastığı Erdoğan’ı alaşağı edebileceğine inanması hiç akıl kârı değil!
Üstelik bırakın halkı, kendi çalışanları dahi patron kişiliğinden bu denli rahatsız iken…
Bu yönüyle Ahmet Davutoğlu’nu da başbakanlığa uygun bir profil olarak görmediğimi itiraf edeyim. Aynen Bülent Arınç gibiydi o süreçte… Boyuna konuşuyordu. Bir saat, iki saat hatta bazen daha fazla nefes almadan konuşabiliyordu.
Ancak kürsüye çıkıp “Ya Allah!” diyen Erdoğan’ın bir cümlesiyle bile galeyana gelen, bu millete heyecan veremiyordu!
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun neden bir siyasi lider olamayacakları konusuna gelince…
İkisi de milletin karşısına kibirle çıktı!
İkisi de halktan kopuk; toplumla aynı dili konuşamıyor.
İkisi de kendi kariyerlerini ön plana çıkararak toplum nezdinde kabul görmeyi bekliyor! Toplumun, onların Exeter mezunu olmalarını veya akademisyen olmalarını hiç iplemediğini bile bile hem de…
İkisi de her sıkıştığında AK Parti sürecindeki tüm günahlarını, veballerini Erdoğan’ın üzerine atarak temize çıkmaya çalışıyor.
İkisi de özeleştiri yapmıyor. Bundan sonra yapmaları da bir anlam ifade etmeyecek.
İkisi de Erdoğan’ın lider kişiliğine vurarak, yıpratma yoluyla var olma yoluna gidiyor. Bu da sonuçsuz bir çaba… Zira Erdoğan dünya güçlerinin “lider profilini” hayranlıkla izlediği bir imaj çiziyor.
Bence kusura bakmasınlar ama Ali Babacan’da da Ahmet Davutoğlu’nda da kesinlikle lider karizması yok!
Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı dönemiydi. Bir gazeteci kardeşim anlattı. “Yahu abla konuşuyor da konuşuyor… Aynı ses tonuyla iki saat milleti uyuttu! Neyse ki arkasından Erdoğan kürsüye çıktı da millet kendine geldi! Hoca on saat konuşuyor… Reis “bir Ya Allah” dese ortalık tezahürattan yıkılıyor!”
Evet, gerçek şu ki Ahmet Davutoğlu da Ali Babacan da bunu görseler iyi olur! Sonra düş kırıklığı yaşamamaları için en azından…
Lider olunmaz, lider doğulur! İkisinde de o kumaş, o karizma yok!
Türk milletinin yüreğindekini dilledirdiğiniz için teşekkür ederim.
Hi to every body, it’s my first pay a visit of this website; this weblog includes awesome and actually good information for readers.