MEHTAP YILMAZ
Artık gelenek oldu…
İstanbul’un fethedilişinin her yıldönümünde Fatih Sultan Mehmet üzerinden Erdoğan’ı taşlamak, aşağılamak, yermek, “Lider öyle olunmaz, böyle olunur” dersi vermek gelenek haline geldi.
Önce Yılmaz Özdil taşladı…
Fatih Sultan Mehmet’in lider profili üzerinden Erdoğan’ı, “Bakıyoruz ortalıkta dünya lideriyim falan diye dolaşanlara…” diye bitirdiği yazısında taşladı…
Kimse de çıkıp, “sen geç Fatih’i, Erdoğan’ı da önce şahsiyetli bir gazeteci nasıl olunur? Namuslu bir gazeteci nasıl olunur? Oraya gel…” diyemedi.
Mesela her gün çay-simit gariban edebiyatı yapan Sözcü yazarları, “sen 6-7 milyon dolarlık villayı nasıl aldın?” diyerek tek satır eleştiremedi… Atatürk kitabını asgari ücretli garibana 2.500 liraya satarak nasıl yaman bir çelişkiye düştüğünü soramadı!
“Takvim gazetesi yazarı Zafer Şahin’in aktardığı bilgiye göre, arsanın değeri kaydırma işleminden sonra 6-7 milyon dolar seviyesine yükseldi.”
Yılmaz Özdil orada burada domates gibi kızararak kendince savunmaya geçtikçe battı! Çünkü “savunma” değil bildiğiniz kem-küm etti geçti.
Yani… Bodrum’daki 6-7 milyon dolarlık villasını, hangi namuslu gazeteci aklıyla cukkaladığının hesabını veremedi!
Gelelim mahallenin uyanığı Ahmet Hakan’a…
Ahmet Hakan da bu yazıyı öyle çok beğenmiş ki “keşke benim olsa” demiş!
“Yahu adam villasını denize yürüttü! Ne var ben de azıcık yazısını yürütsem?” diye düşünmüş olacak ki Yılmaz Özdil’in yazısının bir versiyonunu köşesine yürütmüş…
Yılmaz Özdil’in yazısı 28 Mayıs 2020 tarihli…
Ahmet Hakan da bu yazıdan iki gün sonra yani 30 Mayıs 2020 tarihinde Yılmaz Özdil’in yazısından mülhem “Ceddin Fatih gibi olacaksan…” diye bir yazı yazmış…
“Yok, hadi geçtim hepsini bilmeni… Yunanca, İbranice, Latince, Farsça falan bileceksin… Mesela hiç değilse bir taneciğini bileceksin.
Mesela felsefeden anlayacaksın…
‘Bana felsefe yapma’ diye konuşmayacak, Yunan felsefesinden girip Hegel’den çıkacaksın.
Mesela astronomiye merak saracaksın… Mesela tarih, geometri, matematik… Hepsini yalayıp yutacaksın.
Mesela resim sanatına meraklı olacaksın… Bellini’nin kim olduğunu bileceksin… Resim sanatının inceliklerine dair esaslı fikirlerin olacak.
Mesela edebiyata meftun olacaksın… Öyle bir-iki şiir ezberlemekle olmaz… Başyapıtlar ortaya koyacaksın. Romanlar, öyküler, denemeler falan…
Kısacası genç adam!
“Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın” diye marş söylemekle bir yere varamazsın.
Bir yere varmak istiyorsan…
Fatih gibi dört dörtlük bir entelektüel olacaksın.
*
Bunun için de kendini hamasete değil, çalışıp çabalamaya vurmalısın.”
Ben de diyorum ki, bırak Erdoğan’a laf sokmayı…
Adam yerine konmak istiyorsan önce “arakçı” olmayacaksın! Gazeteci-Yazar ahlakına sahip olacaksın!
Yılmaz Özdil’in yazısının mantığını “araklayıp” kendine göre yorumlamayacaksın!
Çok mu sevdin?
Yazısını “tırnak içine alıp” öyle yorumlayacaksın.
O kalemi namuslu tutacaksın yani!
Öyle Nişantaşı edebiyatıyla entelektüel yazar olunmuyor anlayacağın! Ramazan ayında patronunun içki masasında garsonluk yapmakla olmuyor bu işler!
Sahi yıllarca yandaşlık yaptığın Aydın Doğan’ı en son ne zaman aradın ne zaman sordun?
Fikret Bila dışında kim kaldı yanında eski patronunun?
Süper olmuş emeğine sağlık
Şükrü GÜZEN Emekli Deniz Astsubayı Üsküdar İstanbul. Son harfine kadar takdir ediyorum inşallah… Duygularımıza tercüman olmuş…